Psoriazis ve Ruh Sağlığı

Psoriazis hastalığına ilişkin ilk bilgiler antik çağa, bir başka ifade ile Hippocrates’e (MÖ 416-377) aittir. Ferdinand von Hebra (1816-1880) ise Yunanca’da kaşıntılı, kepekli hastalıklar anlamına gelen “psora” sözcüğünden psoriazis terimini türetip ilk kez kullanmıştır.

Psoriazis hastalığı dünyanın her yerinde görülmektedir. Ortalama %2 oranında görülür.  Dermatoloji polikliniklerine başvuran hastaların %6–8’ini psoriazis hastaları oluşturmaktadır. Her yaşta görülebilen psoriazisin ortaya çıkışı 15–20 ve 55–60 yaşları arasında iki pik yapmaktadır. Oluş nedenleri genetik, çevresel, immünolojik ve psikojenik etkenlerin tümünün katkısı olduğu kabul edilmektedir. Bu hastalığın ortaya çıkmasında genetik bir yatkınlık olduğu ve yaşam boyu endojen ve çevresel faktörler gibi çeşitli tetikleyici etkenlerin olduğu düşünülmektedir.
Aşağıdaki nedenler hastalığın tetiklenmesine, alevlenmesine ve daha erken yaşta ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

• Fiziksel travmalar: ultraviyole veya x–ışını radyasyonu, dermabrazyon, cerrahi girişimler, intradermal ve subkutan enjeksiyonlar, dövme, böcek ısırığı, yanık, akupunktur,
• Kimyasal faktörler: kimyasal yanıklar, toksik maddelere maruziyet, kronik irritan dermatitler,
• İlaçlar: Lityum, beta adrenerjik blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve non steroid anti-inflamatuarlar,
• Bakteriyel, viral ve fungal enfeksiyonlar,
• Endokrin ve metabolik faktörler,
• Diyet, yaşam tarzı, sigara içimi ve alkol tüketimi ve
• Psikojenik faktörler

Tedavisinde ‘topikal tedaviler’, ‘fototerapi’ ve ‘sistemik tedavi’ yöntemleri kullanılmaktadır. Psoriazisli hastalarda tek tedavi yöntemi remisyonun sağlanması ve devam ettirmesi için yeterli değildir, dolayısıyla kombine, dönüşümlü ya da aşamalı bir şekilde farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Hafif ve orta şiddetli psoriazisli hastalarda topikal-lokal tedavi uygulanmaktadır. Şiddetli psoriazis veya organ tutulumu olan hastalara sistemik tedaviler uygulanmaktadır.

Psoriazis hastalığının tetiklenmesinde ve tedavisinde diğer bedensel hastalıklar gibi psikolojik ve psikopatolojik etkenler önemli rol oynamaktadır. Psoriazisli hastalarda ortaya çıkan kronik cilt lezyonu, hastalığın niteliği, hastalığın hasta tarafından nasıl algılandığı, hastanın başetme stili ve çevre destek sistemlerine bağlı olarak hastanın vücut imajını, özgüvenini, kimliğini, yaşam amaçlarını, ego bütünlüğünü, sosyal, ailesel ve çevresel ilişkilerini ve dolayısıyla hastanın psikolojik durumunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Psöriazisli hastalarda yapılan araştırmalarda depresyon oranının ciddi yüksek olduğu kanıtlanmıştır (yaklaşık %28). Depresyon yanında intihar girişimi (%6), alkol kullanımı ve alkol bağımlılığı (%6) şeklinde bulunmuştur. Yaşam kalitesi ile ilgili yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar vermiştir. Psöriazis tedavisi verilen hastaların tedaviye cevabının depresyonlarındaki azalma ile ilişkili olduğu da saptanmıştır.

Depresyonda inflamatuvar aktivitenin, interlökin (IL)-1, IL-6, TNF-α gibi proinflamatuvar sitokinlerin ve akut faz reaktanlarının artmış olduğu bildirilmektedir.

Diğer dermatolojik hastalıklarda olduğu gibi psoriaziste de hastalığın altında psikodinamik etkenler yatmakta aynı zamanda hastalığın kendisi de psikolojik bozukluklar yaratmaktadır. Aşağıdaki etmenler depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sonuçların ortaya çıkışı için yüksek riski göstermektedir.

Kronik, sistemik, inflamatuar bir dermatolojik hastalık olan Psoriazis sedefi-beyaz pullanma renginden dolayı halk arasında “Sedef Hastalığı” olarak bilinmektedir. Psoriazis hastalığı, sıklıkla saçlı deri, kaşlar, yüz, kol, bacak, el sırtı gibi vücudun görünür bölgelelerini etkilemektedir. Ayrıca avuç içi, ayak tabanı ve genital bölge gibi organ tutulumlarına da neden olabilmektedir. Psoriazis hastalığı, sönme ve nüks dönemleri ile hayat boyu devam edebilir ve tam iyileşme nadiren sağlanabilir. Kronik hastalık olması nedeniyle, hastaların yaşam kalitesi üzerine önemli miktarda ve olumsuz yönde etkisi olabilir. Hastalar psoriazis lezyonları nedeniyle kendilerini toplumdan dışlanmış hissede bilirler. Hastalığın kronik seyri hastalarda düş kırıklığına neden olabilir ve bu durum tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al