Savunma Mekanizmaları

Psikolojik savunma mekanizmaları ruhsal okur-yazarlığın yeni artmaya başladığı ülkemizde öncelikle öğrenilmesi gereken konulardan biri olduğundan bunlardan kısaca bahsetmek istedim. Savunma teriminden ilk Freud bahsetmiş olsa da savunma terimini en kapsamlı inceleyen kişi Anna Freud’tur.

“Ego ve Savunma Mekanizmaları” eserinde savunma mekanizmalarını psikolojik bir süreç olarak değerlendirmiş, bu mekanizmaların kişiyi, kaygı yaşamasına sebep olan durumlardan uzaklaştırarak bu kaygıyı azaltma işlevi gören egonun bir etkinliği olduğunu belirtmiştir.

Nesne ilişkileri kuramcıları savunma mekanizmalarını açıklarken bağlanma ve ayrılma meselelerine odaklanmakta ve savunmaların keder duygusuna karşı kullanıldığını düşünmektedir. Kendilik psikolojisine göre ise kişilerin tutarlı, güçlü ve olumlu bir kendilik hissini devam ettirmek amacıyla savunmalara ihtiyaç mevcuttur.  

Belirli savunmaların kullanımı; kişinin mizacı, erken çocukluk döneminde yaşanan problemlerin özelliği, çocuğun hayatındaki önemli yetişkinlerin aktardıkları savunmalar ve kullanılan bazı savunmaların deneyimsel sonuçları olmak üzere dört etkenin etkileşimi sonucunda gerçekleşmektedir. Gabbard’a göre savunmalar kişinin kendisini güvende hissetmesine yardımcı olan, benlik değerini koruyan ve dışsal bir tehlike anında bunları yalıtan yapılardır. Vaillant ise savunma mekanizmalarını bireylerin yaşamış oldukları bilişsel çelişkileri azaltan ve olayların algılanma biçimlerini değiştirerek iç ve dış ortamdaki ani değişiklikleri en aza indirmelerini sağlayan süreçler olarak tanımlamaktadır.

Amerikan Psikiyatri Derneği ise savunma mekanizmalarını bireyleri içsel ve dışsal olayların farkındalığına ve endişeye karşı koruyan otomatik psikolojik süreçler olarak açıklamıştır

Vaillant savunmaları hiyerarşik olarak ilkel, nevrotik ve olgun olmak üzere üç gruba ayırmıştır.

İlkel savunma mekanizmaları: İlkel ya da immatür olarak isimlendirilen bu küme içerisinde yer alan savunma düzenekleri kendilik ve dış dünya arasındaki sınırlarla ilgili mekanizmalar olarak karakterize edilmekte ve bu düzeneklerin çoğunlukla sınır veya psikotik yapılanmaya sahip olan bireyler tarafından kullanıldığı söylenmektedir. Genel itibariyle ilkel savunma biçimlerinin bölme ve bölme ile ilişkili mekanizmalarla ilgili olduğu bilinmekte ve temel amacının ise benliği, kendilik ve diğer kişilerin zıt yaşantılarından uzaklaştırma yoluyla korumak olduğu belirtilmektedir. Sınır ve psikotik hastalar benzer savunma mekanizmalarını kullanmalarına rağmen gösterdikleri işlevsellik bakımından birbirlerinden farklılaşmaktadırlar. Sınır yapılanmaya sahip hastalar bu mekanizmaları kullanarak işlevselliklerini artırmakta ve benliklerini bütünlemekteyken; psikotik hastalarda ise bu düzenekler ile birlikte işlevleri daha da gerilemektedir.

Bölme (Splitting): En ilkel savunma düzeneklerinden biri olan bölme mekanizması altbenliğin kendisinde bulunan doğal dürtülerin, nesnelerin, benliğin ve diğer yaşantıların bütünleştirilemeyecek şekilde iyi ve kötü parçalara ayrılması olarak tanımlanabilir.

Yansıtma (Projection): Kişinin kendi içerisindeki katlanılamaz nitelikteki itkilerini, düşüncelerini, duygularını başkalarının üzerine yüklemesi olarak tanımlanabilir. Aynı zamanda, bireylerin bu mekanizmayı kullanarak kendi eksikliklerinin ya da başarısızlıklarının sorumlusu olarak diğer kişileri göstermeleri de yansıtma olarak nitelendirilebilir.

Yansıtmalı özdeşim: Bu mekanizma bölünen kendilik parçalarını ötekilere yansıtma ve bu yolla diğer kişiyi kontrol etme çabasının olduğu bir süreç olarak nitelendirilmektedir. Buna ek olarak, bu savunma mekanizmasının aynı zamanda kişilerarası bir iletişim biçimi olarak yansıtmanın yapıldığı bireyin yansıtılanlara uygun duygu, düşünce ve davranışlar göstermesine sebep olduğundan bahsedilmektedir.

Çözülme (Disosiasyon): Bireyin zihninde süreklilik içerisinde bulunan ve çeşitli yaşantılarla ilişki içerisinde olan duyguların, düşüncelerin bu sürekliliğini kaybederek ve bağlantılarını yitirerek özerkleşmeleri ve benliği etkilemeleri süreci olarak tanımlanmaktadır.

Eyleme dökme (Acting out): Bu savunma mekanizması acı veren bir duygulanımdan, durumdan kaçabilmek amacıyla bilinçdışı bir arzuyu dürtüsel olarak gerçekleştirmek olarak açıklanmaktadır.

İlkel idealleştirme ve değersizleştirme: Kişinin kendisine zarar verebilecek kötü nesnelerden, anksiyete gibi olumsuz duygulardan ve saldırganlıktan kendisini korumak amacıyla dışarıdaki nesneleri tamamıyla iyi olarak görmesi ilkel idealleştirmedir. Buna karşılık, eğer nesneler kişiyi yeterince koruyamaz ve doyum veremezse daha önce verilen önem ve değer bu nesnelerden geri alınarak nesneler değersiz olarak görülmektedir.

Gerileme (Regression): Herhangi bir zorlanma, stres veya çatışma durumlarında kişilerin içerisinde bulundukları ruhsal gelişim evresinden daha önceki bir döneme geri dönmelerine gerileme denmektedir.

Bedenselleştirme (Somatizasyon): Bedenselleştirme kişilerin saldırganlık gibi kabul edilemez niteliği olan ve baskı altında tutulan dürtülerini organlarına yöneltmesi ve böylece bedensel semptomlar aracılığıyla ruhsallıkları yerine bedensel endişeleriyle meşgul olmaları şeklinde açıklanabilir.

İnkâr (Denial): Kişiye acı veren, tehlikeli olduğunu düşündüğü veya anksiyete yaratan bir durumun, olayın, gerçeğin görmezden gelinmesi, yok sayılması inkâr olarak tanımlanabilir.

Şizoid düşlem: Kişilerarası ilişkilerde yaşanan zorluğun oluşturduğu anksiyeteden kaçınmak amacıyla bireyin iç dünyasına geri çekilmesi durumuna şizoid düşlem denmektedir.

Nevrotik savunma mekanizmaları:
Ciddi psikolojik bozukluklarda kullanılan bir savunma mekanizması grubu olan nevrotik savunmaların kökenlerini çocukluk döneminden aldığı vurgulanmakta ve en önemli işlevlerinin ise egoyu; kaygı, korku ve stres yaratan durumlardan korumak olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, bu grupta yer alan savunmaların anksiyeteye duyarlı olduğundan söz edilir. Yapılan çalışmalarda kaygı düzeyi yüksek olan bireylerin nevrotik ve immatür mekanizmaları daha sık kullandıkları görülmektedir. Nevrotik savunma mekanizmalarının çoğunlukla obsesif kompulsif bozukluğa ve histerik yapılanmaya sahip olan ve stres yaşayan nevrotik bireyler tarafından kullanıldığı belirtilmektedir. Çocukluk çağı travmaları ile nevrotik savunma mekanizmalarının ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Bastırma: Bastırma, doyurulması halinde hoşnutsuzluk verecek olan ve dolayısıyla kabul edilemeyen bir dürtünün işlemez hale getirilmesi yoluyla bilince girmesini engellemektir.

İçeatım: Bir kişinin ya da grubun özelliklerini içselleştirme yoluyla kendi kişiliğinin bir parçası haline getirmek içeatım olarak adlandırılmaktadır.

Duygulanımın yalıtımı (izolasyon): Bu savunma biçimi duygusal açıdan zorluk yaşayan ve karmaşa içinde olan bireylerin bu duygularına eşlik eden düşünceler ile duygularını birbirinden ayırması olarak tanımlanabilir.

Yapma-bozma (doing-undoing): Bu mekanizmada iki aşamalı bir eylem söz konusudur. Birey öncelikle bir eylemde bulunmakta; ardından ise ikinci bir eylemle ilkini bozarak hiç yapılmamış gibi olmasını sağlamaktadır. Böylece dürtüsel arzu ve karşı koyma arzusunun bir arada doyumu gerçekleştirilmektedir.

Özdeşleşme: Bir kişinin başka bir kişiye ait duygu, düşünce ve davranışsal özellikleri benimseyip içselleştirerek ona benzer bir hale gelmesi özdeşleşme olarak açıklanabilir.

Yer değiştirme: Bu savunma mekanizması bir fikrin önem ve yoğunluğunun ondan ayrılarak bu özgün düşünceye benzeyen ancak ondan daha az yoğun olan başka bir düşünceye aktarılması şeklinde açıklanmaktadır.

Cinselleştirme: Olumsuz niteliği olan bir yaşantıyı cinsel niteliği olan bir uyarıcıya çevirmek ya da bir yaşantıyı veya anksiyeteyi ortadan kaldırmak amacıyla nesneye cinsel anlam yüklemek olarak tanımlanmaktadır.

Düşünselleştirme: Anna Freud tarafından tanımlanan düşünselleştirme çoğunlukla ergenler tarafından kullanılan bir mekanizmadır. Dürtüyü kontrol edebilmek için dürtüsel süreçleri düşünselleştirerek ortaya koyma şeklinde görülmektedir.

Rasyonalizasyon: Kişinin kabul edemediği tutum, düşünce, afekt ya da davranışlarını mantıksal açıdan daha tutarlı ve kabul edilebilir bir hale getirmeye yönelik açıklamalarda bulunmasına rasyonalizasyon denmektedir.

Karşıt tepki oluşturma: Bu savunma mekanizması benlik tarafından kabul edilemeyecek nitelikteki itkilerin ve gereksinimlerin tam tersine dönüştürülmesi olarak açıklanabilir.

Olgun savunma mekanizmaları: Bu grup içerisinde yer alan savunma biçimleri üst düzey savunmalar olarak tanımlanmaktadır. Olgun savunma mekanizmalarının ego ya da süperego ile id ya da egonun gözlemleyen ve deneyimleyen bölümleri arasındaki içsel sınırlarla ilgili oldukları bilinmektedir. Bu mekanizmaların gerçekliği çarpıtmaksızın kişiye zarar verici niteliği olan duyguları uzaklaştırma yoluyla gerçekliğe uyum sağlama noktasında daha iyi olduklarını söylemek mümkündür. Aynı zamanda, bu gruptaki savunmaların diğerlerine kıyasla uyuma yönelik niteliklerinin daha yüksek olmasından dolayı, çoğunlukla sağlıklı olduğu düşünülen bireyler tarafından kullanıldığı ve kişilerin olumsuz deneyimlerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olduğu ve ilişkilerini olumlu etkilediği belirtilmektedir. Fiziksel ve ruhsal açıdan daha sağlıklı olan bireylerin olgun savunma mekanizmalarını kullandıkları gözlenmiştir.

Mizah: Kişinin rahatsızlık hissettiği veya hoş olmayan bir duygulanım içerisinde olduğu durumlarda komik/ironik ögelerden söz etmesidir.

Baskılama: İstenmeyen veya rahatsızlık oluşturan duygu ve düşüncelerin bilinçli olarak bilinç alanından kaldırılmasına baskılama denmektedir.

Özgecilik: Kişinin kendi ihtiyaçlarından ve dürtüsel itkilerinden diğer kişilerin faydasını düşünerek vazgeçmesi olarak açıklanmaktadır.

Öngörme: Kişinin sonraki zamanlarda elde edebileceği şeyleri düşünerek o an alabileceği doyumu ertelemesine öngörme denmektedir.

Yüceltme (Süblimasyon): Yüceltme, cinsel veya saldırgan niteliği bulunan kabul edilemez dürtüleri toplumsal olarak daha kabul edilebilir uğraşılara dönüştürmek olarak tanımlanmaktadır.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al