Obezitenin Ruhsal Durum ile İlişkisi

Obezite özellikle batı toplumlarında önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Özellikle Kuzey Amerika’da başlayan ve neredeyse salgın haline gelen Obezite ülkemizi de son yıllarda büyük oranda tehdit eder hale gelmiştir.

Tıp bilimi Obeziteyi başlarda metabolik bir hastalık olarak sınınflamaya başlamış ancak günümüzde çok önemli bir biyo-psiko-sosyal sorun haline gelmiştir.

Tiroid fonksiyon bozuklukları, Cushing Hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklarda obezite olmakla birlikte bu metabolik durumların mevcut obez hastaların içindeki oranı gittikçe düşmektedir. Obezitenin gelişiminde ruhsal dinamiklerin çok önemli olduğu kanaatini taşımakta olduğumdan bu yazıyı yazma gereği duydum.  Obezite çeşitli psikiyatrik bozuklukların bazen nedeni bezen de sonucu olmaktadır. Çoğu zaman bu neden-sonuç sarmalında ruhsal dinamikler vardır. Obezite ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiye dair araştırma bulguları obez hastalarda psikiyatrik bozuklukların yüksek oranlarda olduğunu göstermektedir.

Araştırmalar obez hastaların %42’sinde en az bir psikiyatrik bozukluğun bulunduğunu göstermektedir. Araştırma sonucunda obez hastaların yaklaşık %20’sinde herhangi bir depresif bozukluk, yaklaşık %28’inde ise bir anksiyete bozukluğu olduğu saptanmıştır.

Obezite ve depresyon ilişkisi ile ilgili  uzun süreli ve birçok çalışmanın birleşimi ile çıkan sonuçlarda; obezitenin depresyon oluşumunu ve depresif semptomların gelişmesini etkilediği ortaya çıkmıştır. Bu durumun özellikle kadınlarda daha yüksek oranda görüldüğünü bildiren çalışmalar mevcuttur.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda obezitenin yaygın olarak görülmesi de dürtüsellik ve obezite ilişkisi ile bağlantılandırılmaktadır.

Obez çocuk ve ergenlerde anksiyete, depresyon, distoni, enürezis gibi psikopatolojik bulgulara rastlanmaktadır.

Bazı araştırmacılar obezitenin bir ruhsal bozukluk olarak DSM-V’te yer almasını önermiştir.  Her ne kadar Obezite nin henüz DSM kriterlerine girmesi mümkün olmasa da bu öneri bile obeitenin ruhsal bir rahatsızlık olduğuna kanıt olmaktadır. Aşağıdaki kanıtları kendi düşümceme göre sıraladım.

A.    Beden İmajı: Anoreksiya ve Blumniya gibi yeme bozukluklukları beden algısının bozulduğu yeme bozukluklarıdır. Ciddi psikiyatrik rahatsızlıklardandır.

B.    Yeme dürtüsü: Yeme normalde içgüdüsel olarak kontrolu yapılan bir davranıştır. Beynin hipotalamus bölgesinde açlık ve doyma merkezleri ile yönetilen ve çeşitli hormonlar ile ayarlanan bir dürtüdür. Agresyon  nasıl bir dürtü ise, fazlalığı tedavi gerektiriyorsa yeme de bir dürtüdür ve fazlası tedavi gerektirir.

C.    Ruhsal durum ve yemek yeme davranışı arasındaki ilişki: emosyonel yeme dediğimiz durum herkes için farklı özellikler taşır. Bazı insanlar mutsuz iken tıkınırcasına yer bazıları hiçbirsey yiyemez. Bu durum obezitede önemli yer tutar

D.    Diyet başarıları: Diyet yapan insanların başarı yüzdelerine baktığımızda; ruhsal olarak rahat huzurlu, dingin, mutlu olanlarda yaptıkları diyetler daha başarılı olmaktadır.

E.        Nörobiyolojik Etkenler: Karbonhidrat alımı ile beyinde dopamin salınımı artmakta, doğrudan veya dolaylı yollarla serotonin miktarında artma olmaktadır. Beynin haz merkezi bu özellikle Karbonhidrattan zengin ve yağlı besinlerle uyarılmaktadır. Bunu sigara ve alkol gibi haz veren maddelerin etkisine benzetebiliriz.

F.        Bilişsel davranışçı terapinin başarısı: obezite de bilişsel davranışçı terapilerin etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Beynin öğrenme modellerine uygun olarak yeme ve hayatı planlama şeklinde yeniden yapılandırılması şeklinde özetlenecek bir etki sağlar.

Bütün bu kanıtların ışığında Obezitesi olanlar için ruhsal destek sağlanmasının elzem olduğu kanaatindeyim. Obezitesi olan hastalarda buna yol açan metabolik durumlar ayırt edildikten sonra diyetisyen ile birlikte ruh sağlığı profosyonellerine de başvurması büyük fayda sağlamaktadır.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al