Tekrarlayıcı Düşünce Tipleri ve Ruminasyon

Önceki yazımızda genel olarak ruminasyonun tanımını yapmaya çalışmıştık. Her düşünce tekrarı ruminasyon mu? Her aklımıza takılan şeye ruminasyon diyebilir miyiz? Beynimizin ve zihnimizin görevi zaten düşünmek ise bu görevi birazcık fazla yaptı diye buna ruminasyon mu diyeceğiz?

Ruminasyonun birçok çeşidi olmakla ve bunlar hala tartışmalı konular olmakla birlikte önce tekrarlayan düşüncelerle ilişkisini inceleyelim. Yazılanların bir kısmını ruh sağlığı ile uğraşan profosyoneller dışındakilerin anlayabilmesi için olabildiğince anlaşılır bir dil kullanmaya çalışacağım, umarım tüm okuyucular rahat anlayabileceklerdir.

Endişe

Endişe göreceli olarak kontrol edilemeyen ve olumsuz duygulanımla karakterize düşünceler ve imajlar zinciridir. Sonucu kesin olarak belli olmayan fakat bir veya birkaç olumsuz sonuç olasılığı taşıyan sorunlar üzerinde çözüme yönelik bir zihin aktivitesine neden olur. Dolayısıyla korku ile yakın ilişkilidir.  Ruminasyon ve endişe belirgin olarak ortak karakterler paylaşırlar. İkisinde de kendine odaklı tekrarlı ve perseveratif düşünce temel özelliktir. Aşırı genelleştirme, bilişsel esneklik ve dikkatini olumsuz uyarıdan başka bir yöne yönlendirmede yoksunluk, problem çözme yeteneğinde, dikkat ve konsantrasyon zayıflığı ortak özelliklerindendir.

İkisinin arasındaki farka odaklandığımızda ilk önce zamansal yönelime bakabiliriz. Endişe ileride gerçekleşebilecek tehlikelere odaklanırken ruminatif düşüncenin konusu ileride gerçekleşecek bir tehdit olsa bile, ağırlıklı olarak geçmişe dayanan olumsuz bir olayın nasıl olup bittiğine ve anlamına ilişkin tekrarlayan düşüncelerdir. Ruminasyonda ana tema kayıp veya kişinin yetersizliğidir.

Endişenin altındaki motivasyonun kişinin tehlikeli olabilecek durumlara karşı hazırlık yapmasıdır. İnsanların olaylar üzerindeki kontrollerini arttırmak için, sorunları konusunda daha iyi bir yol bulabilmek için endişenin olumlu olabileceğine ilişkin inançları vardır. Bu açıdan kısmen haklıdırlar. Komşu ülkemizde iç savaş varken “acaba iç savaş çıkar mı, çıkarsa ne yaparız” endişesi bir çıkış yolu bulmak için kendini güdüleyerek endişeye sebep olabilir. Bu durumu “zombi istilasına karşı bodrum katta panik odası yapma” noktasına getiren kimseler olsa da endişeye karşı yatkınlık hali, kişinin meydana gelebilecek olaylar hakkında kontrolünün olmadığı hissini geliştirebilir ve belirsizliğe karşı tahammülsüzlüğe neden olur. Endişenin bilinçli etkisine rağmen farkındalık dışı fonksiyonu olumsuz duygudurum ve rahatsızlık verici imajlarla yüzleşmekten kaçınmadır. Endişenin sözel doğası canlı ve acı verici imajların bilince akışına karşı sınırlama getirmektedir ve bu kaçınma endişenin devamına neden olur. Rahatsızlık verici imajlarla ilişkili psikolojik yansımanın azaltılması da endişeyi ortaya çıkaran diğer bir faktördür.

Bununla birlikte ruminasyon sırasında insanlar kendi duygularına, problemlerine karşı içgörü kazandıklarını, sorunlarla ilişkili bağlantıları ortaya koyduklarını, neler olup bittiğine dair sebepleri tasnif ettiklerini ve olumsuz anıları anlamlandırmaya çalıştıklarını bildirmişlerdir. Bu nedenle ruminasyon sürekli akıp giden olumsuz duygusal içerikle alakalı görünmektedir.

Ruminasyon biçare bir halde kontrol edilemeyen durumla yüzleştirir bunun sonucu kişi durumla baş etmek için herhangi bir hareket ortaya koyamaz. Yani ruminasyon kişiyi sadece tahammül edilemeyen durumdan alıkoyan bilişsel bir aktivite değil aynı zamanda deprese bireyi geri çekilme ve hareketsizliğe ikna eden kanıtlar sağlar. İnsanlar ruminasyon sırasında umutsuzluğu besleyecek bir yığın kanıt bulurlar ve pes etmek zorunda kalırlar. Çabalarını sonuçsuz kalacağına dair bu kesinlik durumu, kontrolün kendisinde olabileceğine dair belirsizlik haline göre daha az sıkıntı uyandıran bir şeydir. Böylelikle bu kesinlik ruminasyonun artmasına ve geri çekilmeye sebep olur. Ruminasyon harekete geçmeye ve sorumluluk almaya değil vazgeçmeye karşı bir rasyonel oluşturur böylece rahatsızlığa sebep olanla yüzleşmeden kaçınılır.

Endişe ve ruminasyon, beklenilen durum hakkındaki belirsizlik ve kontrol edilemezlik derecesindeki farklılıklara göre birbirinden ayırtedilebilir. İkisi de kesinlik ve kontrol edilme üzerine kaygılardan doğmaktadır. İnsanlar endişe halindeyken kontrolün kendilerinde olacağı konusunda kararsızdırlar fakat yeterli derecede çalışırlarsa (veya endişe ederlerse) zor da olsa kontrolü ele alabileceklerine dair inançları vardır. Bunun yanında ruminasyon sırasında kişi önemli gördüğü meselenin akıbeti konusunda, kesinlikle kontrol edilemez olduğuna dair bir yargıya sahiptir. Kısacası endişe potansiyel olarak müdahale edilebilir ve daha az kesin olan durumlarla, ruminasyon kesin olarak kontrol edilemez olduğu düşünülen durumlarla ilgilidir diyebiliriz.

Ruminasyon ve endişe benzer kaynaklardan beslendikleri için bazı durumlarda birbirlerine dönüşebilmektedirler. Örneğin üniversite sınavına hazırlanan bir genç sınav için kaygılandıktan sonra kötü geçen sınavdan sonra “olacak mı-olmayacak mı” şeklindeki düşünceler ruminasyona yakındır. Sınav sonucu açıklanınca da başarılı olduysa ruminasyon tekrar “acaba okuyabilecek miyim” şeklinde endişeye yerini bırakabilir.

Olumsuz otomatik düşünceler ile ruminasyon

Yine birbirinden ayrılması zor olan iki kavramdır.  İçerik olarak olumsuz otomatik düşünceler kişisel kayıp ve yetersizlikler üzerinde dururken, ruminasyon yaşanılan olumsuz duyguların ya da semptomların sebepleri, sonuçları ve anlamları üzerinde yapılan yorumlarla devam eden bir süreçtir.

Ruminasyon olması gerektiğinden daha uzun süre devam eden tekrarlayıcı bir düşünce biçimiyken, otomatik düşünce kısa süreli, gelip geçici yapıda, kayıp ve yetersizlik temalarıyla karakterize bir düşünce biçimidir.

Bireysel farkındalık ve kendine-odaklanmış dikkat

“Bireysel farkındalık” veya “kendi halini düşünme” adı verilen kavram kişinin kendi içsel deneyimlerine, duygularına, düşüncelerine, fiziksel duyumlarına ve başkaları tarafından nasıl göründüğüne ilişkin düşüncelere yoğunlaşma eğilimi olarak tanımlanmıştır. Kişinin diğerleri tarafından açıkça değerlendirilemeyecek yapısal özelliklerinin, kendiliğin farklı yönlerinin saklanması gerektiğine ilişkin düşünme eğilimidir.

Bireysel farkındalık duygudurumdan bağımsızdır ve sadece kendiliğe yöneliktir. Buna karşın ruminasyonun kişisel amaçlara yönelik bir uyumsuzluk durumunda bir başa çıkma mekanizması olarak tetiklenmesi ve içeriğinde kendilik dışında stres, başa çıkma, duygudurum gibi unsurları bulundurmaktadır.

Kendine odaklanma, bireysel farkındalığa benzemektedir. İçsel algılara odaklanma, geçmişteki veya hali hazırdaki davranışlara, tutumlara odaklanma veya anılara odaklanma gibi birçok formu olabilen kendinden kaynaklı durumlara dikkatin artması halidir. Kendine-odaklanma, başarısızlık, yetersizlik durumu varlığında tetiklenen, kişinin yaşadığı gerçeklik ile ideali arasında bir uyumsuzluk ortaya çıktığında beliren bir süreçken, ruminasyon her zaman bir kayıp veya başarısızlık durumu olmasa bile, bir soruna yönelik başa çıkma formu olarak işlemektedir. Kendine odaklanmayı mükkemmeliyetçi kimselerde daha fazla görmekteyiz. Üzüntü ilişkili ruminasyon teorisinde ruminasyonun kendine-odaklı düşünme formlarından biri olduğu da düşünülmektedir.

Girici-zorlayıcı (Intrusive) düşünceler

Girici düşünceler “farkındalık alanına istemsiz bir şekilde giren, zihinden uzaklaştırmak için ciddi bir çaba gerektiren veya uzaklaştırılamayan, tekrarlayan ve bu düşüncelerden kaçınılması gerektiği hissi yaratan gelip geçici düşünceler” olarak tanımlamıştır.

Girici düşünce ve ruminasyonun ayrıştırılamaz olduğunu iddia eden araştırmacılar “zorlayıcılığın” ruminatif düşüncenin bir boyutu olduğunu ifade etmişlerdir. Bu görüşe bende katılmaktayım. Bunun istisnası Post Travmatik Stres Bozukluğunda zihne sokulan travmatik yaşantıdır. Buna karşın iki kavramın içerik ve duygusal yanıt anlamında birbirlerinden farklı olduğunu iddia eden çalışmalar da yapılmıştır. Ruminasyonun daha çok verbal özelliği ön planda olan bilişsel süreç olduğunu, intrusif düşüncelerin daha çok imajinasyon özellikli olduğunu ifade etmişlerdir. Post travmatik stres bozukluğunun patogenezinde intrusif düşüncelere bir tepki olarak ortaya çıkan verbal, belirsiz ve soyut yorumlar ihtiva eden tekrarlayıcı düşüncelerin, travmaya ait dayanılmaz anıların yaşantılanmasını engelleyici bir etkisi olduğunu ifade eden yazarlar vardır. Bu durumda ruminasyon travmatik anılardan bir kaçınma reaksiyonu olabilir.

 Obsesyon

Obsesif kompulsif bozukluğun tanımlayıcı unsuru olan terim, tekrarlayıcı düşünce biçimlerinden biridir. Obsesyon istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, sürekli düşünceler, dürtüler veya düşlemlerdir. Obsesyonları genellikle ortaya çıkan sıkıntılı duygudurumu azaltacak etkisizleştirici bir mekanizma izler. Obsesyon ruminasyondan farklı olarak egoya yabancı bir yapıya sahiptir; obsesyonlar kişinin kendi denetiminde olmadığı gibi sahip olmayı beklediği düşünce türü de değillerdir. Fakat ruminasyonda kişi düşüncelerinin benliğine yabancı olduğu inancında değildir ve çoğu kere ruminasyon karşılaşılan bir sorunun üstesinden gelebilme motivasyonuyla en azından başlangıç döneminde isteyerek devam ettirilen bir bilişsel süreçtir.

Ruminasyonlar çevresel faktörlerle tetiklenirken, obsesyonlar içsel duyumlarla veya kendisinin bir ürünü olan kompülsiyonlarla beslenmektedirler. Depresif ruminasyon yardımcı davranım metodlarını baskılarken, obsesyonlar sıkıntıyı nötralize edecek bir takım tepkilerle, eylemlerle sonuçlanır. Obsesyonlar, obsesif düşüncelerin önemini arttırdığı için sıkıntıyı kendi döngüsü içinde arttıran bir yapıya sahipken, ruminasyonlar sorun çözme becerisine engel olduğu müddetçe sıkıntıyı arttırıcı özellik gösterirler. Örneğin; Tatile gitmeden önce kocası ile kavga eden bir kadın sürekli laf dalaşını düşünmekten kendini alamayıp uyuyamadığında ruminasyon, kalkıp otelin küvetini saatlerce deterjan ile temizlediğinde obsesyon devrede olmaktadır.

Birbirinden bazı noktalarda ayrılan bu iki terim, metakognitif teori açısından benzeşmektedirler. Bazı obsesyonlarda kişi düşüncelerini analiz ederek sıkıntı verici etkisinin azalacağı inancına sahip olduğu için obsesif-kompulsif döngüyü devam ettirirken, benzer şekilde ruminatif bireylerde, ruminasyonun hatalarını fark etmelerine ve kendilerini ileriki dönemde hata yapmaktan koruyacağına ilişkin inançları ruminatif döngünün devamını sağlamaktadır.

Ruminasyon yukarıdaki açıklamaya çalıştığımız düşünce silsileleri ile oldukça ilişkili olup benzerlikler ve farklılılar konusuna bir miktar değinmeye çalıştık. Bu konudaki teoriler, biyoloji ve tedavisine değindiğimizde daha da anlaşılacağını umuyorum.  Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al