Kanser ve Hastalığın Anlamı
Kanser ve ruhsal durum arasındaki bağlantı oldukça önemli bir durumdur. Kanser haftası olduğundan bu durumdan bahsetmek istedim. Sevgili kardeşim Dr. Burhan Burhanoğlu’nun 2010 yılında meme kanserli hastalarda bilişsel çarpıtmaları araştırdığı çalışmadan aldığım bilgileri de kullandım. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.
Kanser deneyiminin nasıl tanımlandığı ve anlaşıldığı, hem ortaya çıkan psikopatoloji hemde hastalık ve tedaviye uyumda büyük rol oynamaktadır.
Farklı kişiler aynı olaya, soruna, hastalığa farklı tepkiler verirler. Yaşamın tehdidi, beden bütünlüğünün bozulması, öz saygının azalması, çevreye bağımlı olma ve işe yaramama endişeleri, geleceğe yönelik planların bozulması, sosyal rol ve etkinliklerin değişmesi kronik hastalıklarla ilgili potansiyel stres oluşturan durumlardır. Bu durumlar da insanlar kendilik algılarına göre çeşitli bilişsel çarpıtmalar geliştirirler.
Genellikle, kişi hastalığın doğası hakkında ya kendi yada yakınlarının deneyimlerine dayanan bir fikre sahiptir ve hastalıkla ilgili bu geçmiş deneyimler mevcut hastalığa da cevabı etkiler. Geçmişteki deneyimler sağlık ve hastalık hakkında beklentilere, bazı inançların gelişmesine yol açar.
Ciddi bir hastalıkla karşılaşan kişi genellikle açıklama bulmaya çabalar. “Neden ben?”, “Niçin şimdi?”, “Bunun olması için ne yaptım?” gibi sorular sorar. Hastalar kişisel deneyimleri, bilgileri, değerleri, inançları ve gereksinimleri ışığında bunu açıklamaya çalışırlar.
Hastalığın anlamı insanlar tarafından aşağıdaki dört şekilde açıklanmaktadır ;
1) Meydan okuma-mücadele edilmesi gereken durum veya tehdit: Hastalık, böyle algılandığında, değişimin normal ve uyarıcı olduğuna inanılır. Hastalıklar birçok kişi için bu anlama sahiptir ve bu durumda kişi hastalıkla aktif olarak uğraşır. Hastalığı meydan okuma olarak algılayan kişi ağrının, acının, bozukluğun etkisini ne inkâr eder, ne de abartır. Baş etme nispeten gerçekçi ve esnek olma eğilimindedir. Bozulan ya da kaybedilen işlevleri telafi etme çabalarından, konuyla ilgili obsesif bilgi aramadan ziyade amaçlı, fiziksel aktivitede değişiklik yapma, vakitlice öneri, tedavi ve işbirliği arayarak hastalığa uyumlu davranışlar gösterir. Böyle bir tutum ve anlam çoğunlukla arzu edilendir, bu nedenle teşvik edilmelidir. Hastalık tehdit olarak görüldüğünde ise, sıklıkla anksiyete, korku ve zaman zaman öfke duyguları açığa çıkar.
2) Kayıp: Birçok kişi hem somut ve sembolik olarak, hem de duygusal ve eylemsel olarak hastalığı kayıp biçiminde görür. Somut kayıplar bedenin işlevlerinin ve parçalarının kaybını içerir. Sembolik kayıplar ise, güvenlik, memnuniyet, benlik saygısı gibi önemli değerler ve gereksinimlerle ilgilidir. Kayba verilen duygusal tepki üzüntü, cesaretin kırılması, mutsuzluk, ilgide azalma, iş yaşantısında yetersizlik, memnuniyette azalma ve kaybedilen şey hakkında olumsuz düşüncelerle karakterize olan yas reaksiyonudur.
3)Kazanç veya rahatlama: Bazı hastalar için hastalık; bilinçli veya bilinç dışı olarak ekonomik zorluklardan, kişiler arası zorluk durumlarından, sosyal rollerin sorumluluklarından ve isteklerden muaf olma, dinlenme anlamına gelebilmektedir. Bu kavram hastalıktan birincil veya ikincil kazancı içerir. Böyle bir hasta iyi olma arzusuna itiraz edebilir, yardım çabalarını geri çevirebilir. Bu durumda tedaviye uyumsuzluk yaygındır ve genellikle kişinin hasta rolüne sımsıkı sarıldığı gözlenir. Bu hastalar karşısında sağlık elemanları kendilerini çaresiz, etkisiz hisseder ve çelişkili duygular yaşayabilirler.
4) Ceza: Hasta; hastalığı hak ettiği ya da etmediği bir ceza olarak algılayabilir. Bu durumda sıklıkla depresyon, öfke veya utanç biçiminde duygusal tepkiler ortaya çıkar. Burada en önemli sorun suçluluk duygusunun varlığı ve derecesidir. Eğer hasta hastalığı gerçekten günah işlemenin cezası olarak algılarsa genellikle pasif konumda olur, iyileşme girişiminde bulunmayabilir. Tam aksine hastalığı hak edilmemiş bir ceza olarak görürse, öfke ve kin içeren, kavgacı, şüpheci davranışlar sergileyebilir.
Kişinin psikolojik yapısı ve yaşanan olayın bilişsel özellikleri kişinin yaşadığı tehdide tepkisini etkilemektedir. Kişiler hastalığı anlamlandırma; nedeni, gidişi, tedavi etkisi ve sonlanımı ile ilgili anlaşılır kuramlar öne sürmeye eğilimlidirler.
Denetleyebilme veya kontrol edebilme, kişinin, durumun sonucunu etkileyebilme yeteneğinin olduğuna inanmasıdır. Benlik saygısının yüksek olması, yaşamda bir amacın olması, anksiyetenin düşük düzeyde olması yaşam üzerinde kontrol duygusunun yüksek olmasıyla ilişkilidir. Hastalık tehdit olarak algılandığında, belirsizlik ve çaresizlik hisleri arttığında kontrol edebilme duygusu daha önemli hale gelir. İç kontrol duygusuna sahip olan kişiler, fiziksel ve ruhsal sağlığı etkileyen risk faktörlerini azaltabilmekte ve yaşamlarını yönetmede kişisel sorumlulukları olduklarına inanırlar, tedavi sürecine aktif katılır ve etkin baş etme yollarını kullanabilirler, hastalığın yaşamı tehdit etmesi ile daha iyi baş edebilirler.
Kanser tanısı konan kişinin ilk reaksiyonunu “ölümle eş anlama gelen katastrofik tehdit” olarak adlandırır. Tanıdan sonraki başlangıç periyodunda karışık kaotik duygu ve hisler yaşanır. Genellikle burada karmaşa içinde duygusal açıdan bir uyuşukluk olur ve “bu bana olamaz” düşüncesine dönüşür. Bilişsel perspektiften bakıldığında bu sonuç kişinin kendisi ve dünya hakkındaki temel inançlarına ve geleceğine meydan okunmasıdır. Kanser tanısını takip eden hafta ve aylarda hastalar hastalıklarıyla ilgili şu 3 yaşamsal soruya yanıt ararlar:
1)Tehlike ne kadar büyük?
2)Bunun için ne yapılabilir?
3)Gidişatı (seyri) nedir?
Kanser tanısının kişideki algısı farklı şekilde temsil edilebilir. Kanserin kişisel anlamı bireysel farklılık gösterir ve hastalığa uyumda tanımlanan en önemli faktörlerden biridir.
Hastalığa en sık gösterilen 5 farklı uyum biçimi mevcuttur. Bunlar;
1) Mücadele Ruhu
Kişi hastalığı bir meydan okuma olarak görür ve sonuçlarına karşı olumlu bir tutum sergiler. Kişi bu durumda farklı davranışlarda bulunabilir, hastalığı ile ilgili ölçüsünü kaçırmadan bilgi isteyebilir, iyileşmesinde aktif rol oynayabilir ve mümkün olduğu kadar normal hayatını yaşamaya çalışabilir. Gidişatı daha optimistik olarak görürler. Mücadele ruhu hastalarında tipik cümleler;
“ Hastalığım üzerinde yaşamayacağım ” “ Hayatımı herzaman sürdürdüğüm şekilde geçirmeye çalışacağım ” “ Bunu düşünmemek için herzaman bişeylerle meşgul olacağım ” şeklindedir.
2) Kaçınma veya inkar
Bu kişiler hastalığın etkilerini inkar ederler. Tanıdaki tehlikeyi minimize ederler, ardından konuyu ilgisiz tarafa getirip kontrol ederler ve gidişatı iyi görürler. Hastalık hakkında düşünmekten ve genellikle kanser sözcüğünden kaçınılır. Bu inkar davranışına hastalığının yaşantısına olan etkilerini minimalize etme davranışı eşlik eder. Bu tip hastalar genellikle şu ifadeleri kullanırlar;
“Önlem amaçlı sadece mememi aldılar”
“Ciddi bir durum değil”
3) Kaderci Kabulleniş
Tanı görece küçük bir tehdidi temsil eder, Hasta tanıyı kansere karşı etkin mucadele stratejileri bulunmadığını düşünerek pasif olarak kabullenir. Bu tip hastalar genellikle şu ifadeleri kullanırlar;
“Herşey doktorların / Tanrı’nın / kaderin elinde” “Çok güzel bir hayat yaşadım, bu ayrılık hediyesi olmalı”
4) Çaresizlik ve umutsuzluk
Bu uyum tarzında kanser tehdidinin büyüklüğü karşısında hasta bunalmıştır. Kişisel dikkati hayatın kaybı veya hastalıktan ölüme odaklanmış olabilir. Tanı büyük bir tehdit, yıkım veya kayıp olarak görülmekle birlikte bu durumun üzerinde hiçbir kontrol olamayacağı inancı hakimdir ve bu hastanın önceki olumsuz tecrübeleriyle ilintilidir. Bu tip hastalar genellikle şu ifadeleri kullanırlar;
“Kendime yardım etmek için yapabileceğim hiçbirşey yok”
Bunaltılı Aşırı Uğraş
Anksiyete durumu hastanın uyum tarzını etkiler. Bu anksiyetenin davranışsal komponentlerinden biride kompulsif olarak garanti arama davranışıdır. Hasta zamanının çoğunu hastalığın geri geleceği endişesi ile yaşar ve yaşadığı her fiziksel semptomu hastalığın yeni bulgusu olarak görür. Garanti arama davranışı; tavsiye alma, alternatif tıp metodlarını kullanma, ve kanser hakkında aşırı bilgi alma şeklinde görülür. Tanı, büyük bir tehdit, durum üzerinde kontrolün yüksek oranda belirsizlik taşıdığı şeklinde yorumlanır. Gelecek ise tahmin edilemez olarak görülür. Bu tip hastalar genellikle şu ifadeleri kullanırlar;
“ Kanserin beni kötü etmesinden korkuyorum ” “ Bunun bana olduğuna inanmakta zorlanıyorum ” “ Gelecekte ne olacağını bilmeden baş edemem ”
Kanser tanı ve tedavi sürecinde hastanın ailesinin etkili bir ruhsal tedavi planlaması içerisinde olması çok önemlidir. Yukarıda verilen örnekler kanser için genelleştirildiğinden hekimin kanserin cinsi, evresi ve gidişatına göre bir ruhsal tedavi planı oluşturması gerekmektedir.