Önyargı ve Ayrımcılık

Son günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ırkçılık karşıtı gösteriler ve yağmacılık olayları üzerine bu yazıyı yazma gereği hissettim.  

Önyargı (prejudice) kelimesi bir şey veya olguya delillerin yeterince farkında olmaksızın edinilmiş fikir, verilmiş yargıya işaret eder. Her zaman olumsuz olduğunu söylemek doğru olmasada olumsuzluk çağrıştırması en önemli özelliğidir.

Önyargı, bir insana veya şeye karşı temelli veya temelsiz, olumlu veya olumsuz, fiili tecrübeye dayalı duygudur. Duygudur diyoruz çünkü zayıf temellere dayanır ve sıklıkla akıl dışı tutumlar ihtiva eder. Önyargılar sabit, değişmez, kalıplaşmış genelleştirmelerden oluşur.
Peki bu önyargılar nasıl oluşuyor? Bunun için önce insanın düşünme yapısını ele almak gerekir. İnsan kategoriler yardımı ile düşünür. Bu tip düşünme biçimi zihni ekonomik kullanmanın anahtarıdır. İnsan zihni kategorize ettikçe daha fazla data alabilir. Arşivleme sistemimiz bunu gerektiriyor. Bir kere oluştuğu zaman kategoriler, peşin hükümlerin temelini oluşturur. Kategorik düşünce genel olarak dikotomik (iki uçlu) işler. Gece – gündüz, siyah – beyaz, kadın-erkek, sağ-sol gibi. Fakat aslında bunlar, birbirleri arasındaki sınırların mutlak olmadığı olgulardır. Önyargı kavramını daha iyi anlayabilmek için kalıpyargı terimini açıklamamız gerekir.

Kalıpyargı (Stereotype)

Etimolojik olarak stereos (katı) ve typos (tip, nitelik) sözcüklerinden oluşur. Kalıpyargı, belirli bir objeye veya gruba ilişkin bilgi boşluklarını dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi kolaylaştıran, önceden oluşturduğumuz zihnimizin içindeki resimlerdir.

Kalıpyargılar ile önyargılar genellikle karıştırılır. İkisi birbirinden farklı ancak birbirini tamamlayan kavramlardır. Olumsuz kalıpyargılar önyargıların oluşmasına sebep olurlar. Kalıpyargılar, önyargıları besleyen önemli mekanizmalardır.
Kalıpyargılar genellikle sözel ifadeler ile ortaya konulur. Kalıpyargı, önyargının dilidir. Kalıpyargılar, dünyayı anlama ve ifade edebilme imkânını sunar. Zira insan, şeyleri ve olayları sınıflandırarak onlar üzerinde düşünür.

Kalıpyargı, bireysel kavramlar ile toplumsal olgular arasında köprü vazifesi görür. “siyah derili” insan ile “fakirlik” arasında kültürel veya nedensel bir ilişki kurmak kalıpyargısal bir tutumdur. Kalıpyargısal tutum bir kişi veya gruba diğerlerinde farklı karakteristik bir özellik (olumsuz) yüklemektir.

Kalıpyargılar bir bilgi, duygu, davranış, süreç, karar, ilgi, yorum ve hatırayı sezgisel ve yanlı bir hale dönüştürebilir. Bu nedenle kalıpyargıların yönlendirici ve belirleyici rolü vardır. Kalıpyargılar, masum duygu ve düşüncelerin bile yoğun bir biçimde şiddete kadar giden olumsuz süreçlere doğru tetiklenmesine neden olabilir. Bu nedenle kalıpyargıların bireysel ve toplumsal şiddetin ortaya çıkmasında belirleyici bir rolü bulunur.

Kalıpyargıların değişmesi zordur, çoğu zaman imkân dışıdır. Ancak kalıpyargılar yönlendirilebilir, yumuşatılabilir, zayıflatılabilir.

Olumsuz kalıpyargılar tek başına bireysel veya toplumsal olarak bir tehdit oluşturmaz. Önyargıların birinci unsurunu bir insan grubuna karşı temelsiz bir inanç ve veya düşünceye dayalı bir kalıpyargı meydana getirir. Bir kalıpyargıya güçlü bir duygulanım eklenirse önyargı oluşmuş olur. Önyargılar davranışa dönüştüğü noktadan itibaren, ayrımcılığa dönüşebilir. Genel olarak bu olguların, birbirinin devamı olan olgulardır.  

Ayrımcılık

Önyargıların davranışsal ifadesi ayrımcılıktır. Kalıpyargı, önyargı ve ayrımcılık arasındaki ilişki tek yönlü değil, karşılıklı bir ilişkidir. Yani biri diğerini besledikçe, aynı zamanda o da kendisini besleyeni besler. Böylece bir noktadan sonra üçü birbiri üzerinde çığ etkisi oluşturur. Ancak en önemli etkileşim önyargılar ile ayrımcılık üzerinde gözlemlenir.

Ayrımcılık, bir gruba veya grubun üyelerine karşı önyargılardan beslenen olumsuz tutum ve davranışların tümüyle ilgili bir süreçtir. Ayrımcılık kişiler arasında görülebileceği gibi, sıklıkla yapısal olarak da ortaya çıkabilir. Otokratik ülkelerde bu gibi durumlar açıkça ve hatta bazen kanun ile uygulanırken, dünyanın birçok bölgesinde örtük ve yazılı olmayan biçimleri ile insanların karşılaştıkları bir durum olarak gözlemlenebilir. Ayrıca, ayrımcılık kasıtlı olarak veya kasıtlı olmadan uygulanıyor olabilir.

Ayrımcı davranışların en sert ve acımasız biçimleri etnik gruplar arasından olanlarıdır. Etnik kimlikler ile ilgili insanlık tarihi boyunca sürgün, çatışma, savaş, etnik temizlik, soykırım gibi yıkıcı olguların arkasında olumsuz önyargılar ile beslenen ayrımcı davranış kalıpları bulunur.

Önyargıların varlığını psikoloji biliminin verileri ile açıklamaya çalışacak olursak önyargıların bir tür “savunma mekanizması” olduğunu iddia edebiliriz. Buna göre benlik saygısı düşük bireyler kendi yetersizlik duygularını başkalarına yansıtmak suretiyle kendi öz benlik değerlerini yükseltmeye çalışırlar. Özellikle başka insanları bireysel olarak veya grup düzeyinde, kendi eksikliklerinin ve yetersizliklerinin kaynağı olarak göstermek insanların kendi hatalarını görmezden gelmek için etkili bir yol haline dönüşebilir. Toplum olarak komplo teorilerine yatkınlığımız bundan kaynaklanıyor olabilir.

Zihinsel temelli kuramlar, kalıpyargıların ve bunların doğal sonucu olan önyargıların insan zihninin bir çalışma biçimi olduğunu düşünmektedir. Dünya insan zihninin bütünüyle kavrayabileceğinden çok daha karmaşık bir yapıdır. Bu karmaşıklık beraberinde insanın karşılaştığı durumlar karşısında “belirsiz” bir alan meydana getirir. İnsan “belirsizlik” durumundan hoşlanmaz. Belirsizlik tehlikelidir ve savunma gerektiren bir durumdur. Bu nedenle insan etrafında olup bitenleri hızlı ve net bir şekilde değerlendirmek, karşı karşıya kaldığı durumlar için hızlı ve etkin bir biçimde karar almak ister. Bunun için etrafındakileri sınıflandırma eğilimindedir. İnsan zihninin en temel işleyiş prensibi buna dayanır. Sınıflandırma ise iki eksen üzerinde işler. Benzerlikler ve farklılıklar. İnsan zihni birbirine benzeyen ve benzemeyen şeyleri aynı ve ayrı gruplarda değerlendirir.

Bu durum insan ilişkileri için de geçerlidir. İnsan etkileşim içinde olduğu insanları kendisine benzeyen ve benzemeyen gruplar içinde değerlendirir. “Biz” ve “onlar” grupları bu zihinsel sürecin bir sonucu olarak ortaya çıkar. “Biz” olarak değerlendirilenlere karşı pozitif, “onlar” olarak değerlendirilenlere karşı ise negatif tavır içinde olma eğilimi hâkimdir. Böylece onlarca, yüzlerce nesne ve olgu, çoğu zaman, iki veya biraz daha fazla kategorik hale gelir. Bu durum bir insan için baş edilebilir ve yönetilebilir bir düzey demektir. Böylece ötekilere karşı olan önyargılı tutum ve ayrımcı davranışların kaynağı oluşur. Çin’lilere kızıp yolda koreli dövmek böyle bir ayrımdır.
Siyasi mühendislik projeleri insanın bu düşünce yapısındaki zaafından kaynak alarak demagoji ve popülizm ile yürütülür. Bu zehrin panzehiri eğitim, kültür, medeniyet ve buna uygun olarak çıkarılan yasalardır. Bunu başarabilen toplum sayısı çok azdır.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al