Ameliyat Korkusu (Preoperatif Anksiyete)

Ameliyat, fizyolojik olduğu kadar psikolojik olarak da hastayı tehdit eden bir deneyimdir. Hasta ameliyat olacağını bildiği için ve sonrasını bilmediği için korkar ve anksiyete duyar. Kişiye kaygı ve korku yaşatan ameliyat öncesi dönem aynı zamanda, bir kriz dönemidir.

Ameliyat hastada hastalığından kurtulma beklentisi yanında psikolojik açıdan kendi bedenini denetleyemeyeceği endişesine, vücut organ ve doku kaybı kaygısına ve ölüm korkusuna neden olabilen bir girişimdir.

Genel olarak komplikasyon riski az olan küçük girişimlerde dahi hastalar cerrahi dışı tedavi yöntemlerine kıyasla daha fazla rahatsızlık tanımlarlar.

Ameliyat öncesinde hastanın kaygı düzeyini, yapılacak işlemler hakkında bilgi sahibi olmamak, hastanın kişisel özellikleri, yaşı, daha önceki anestezi ve cerrahi deneyim, yapılacak operasyon tipi etkilemektedir.

Çevreye yabancılık, kontrol ve otonomi kaybı, aileden ayrılma, bilgi eksikliği hastane ortamında kaygı yaratan faktörlerdir. Hastanın adaptasyon yeteneği hastane stresine verdiği cevapta önemli rol oynar. Hastaneye kabul edilen bir hastaya verilen mesaj, onun pasif ve uysal bir role bürünmesinin gerekliliğidir. Hastadan her istenilenin yapılması beklenir. Bu otonomi ve özgürlük kaybı bazı hastalar tarafından iyi karşılanırken, pek çoğu için tehdit edici olarak algılanır. Yapılan bir çalışmada aslında bir ilgi göstergesi olan ameliyat öncesi ziyaretin bile hasta tarafından “kontrol ediliyorum” şeklinde algılanabileceği vurgulanmaktadır.

Cerrahi kliniklerinde gözlenen kaygı iki açıdan önem taşımaktadır:

  1. Cerrahi işlemin kendisi kaygı kaynağı olabilir. Ameliyat öncesinde anksiyete düzeyi yüksek olan hastalarda ameliyat sonrasında daha fazla tıbbi komplikasyon geliştiği ve yatış süresinin uzadığı bildirilmiştir.
  2. Anksiyeteyi yatıştırmak için kullanılan ilaçlar cerrahi işlem sırasında kullanılan anestezik maddelerle etkileşime girebilir. İlaçların kesilmesi de anksiyete belirtilerinde alevlenmeye neden olabilir.

Ameliyat öncesi kaygı nedenleri

  1. Beden bütünlüğünün tehdidi endişesi: Tüm operasyon ve tıbbi müdahalelerde yaşanabilen bu kaygı durumu, ani hastalanma ve hastaneye yatışlarda daha belirgin olmaktadır.
  2. Yabancıdan korku: Hastanede tanımadığı kişilere kendini teslim etme düşüncesi hastada belirgin bir endişeye sebep olur. Hastanın hekimi seçebilmesi, hekimle güven ilişkisi kurabilmesi bu endişesini azaltabilir.
  3. Ayrılma endişesi: Hastaneye yatış başlı başına bir anksiyete nedenidir. Üstelik hasta bireyin diğer insanlardan ve nesnelerden uzak kalma zorunluluğu bu kaygıyı artırır.
  4. Sevgi ve ilgi kaybı endişesi: Özellikle meme operasyonları veya cinsel fonksiyon kaybıyla sonuçlanan operasyonlardan sonra hissedilen çekicilik ve partner ilgisi kaybı endişeleri bu başlıktadır.
  5. Fonksiyon kaybına bağlı endişeler: Bağırsak, mide, mesane, kas denetimi gibi işlevlerin geçici ya da sürekli kaybından duyulan endişeleri içermektedir.
  6. Bedenini başkalarına teslim etme endişeleri: Yatağa bağlı kalma ve kendi kontrolünü başkalarına teslim etme, mahremiyetinin korunamaması gibi endişeleri kapsamaktadır.
  7. Suçluluk duyguları: Başa gelen sağlık sorunları, bir suçun diyeti olarak algılanabilir ya da sağlıklı dönemdeki alışkanlıklardan (sigara, alkol) dolayı sağlığa iyi bakamamış olma suçluluğu yaşanır.
  8. Ağrı Korkusu: Bu durum, ameliyat olmayı bekleyen tüm hastaları etkilemekle beraber, özellikle daha önce kendisi veya bir yakını ameliyat olup ağrı tecrübesi yaşamış bireylerde daha belirgindir.
  9. 9. Anesteziyle İlgili Endişe Nedenleri: Ameliyat öncesi dönemde hastada mevcut olan anksiyete nedenleri arasında anesteziye bağlı endişeler önemli yer tutar. Bu endişeler anestezistler ve anestezi uygulamalarından, personelin problem çıkarmasına, ölüm korkusundan, iğne korkusuna kadar pek çok nedene bağlıdır. Ameliyat sonrası uyanamamak, ameliyat sonrası ağrı, ameliyat sırasında uyanmak, ameliyat sonrası bulantı-kusma, yoğun bakımda kalmak, anestezistin bilgi ve deneyim eksikliği, anestezistin ameliyat odasında bulunmaması, anestezistin tavırları, iğne korkusu, ölmek, anestezi sırasında anlamsız konuşmak, ameliyat sırasında ağrı duymak olarak bildirilmiştir.

Ameliyat öncesi kaygının da anesteziye etkileri mevcuttur.  Kaygıya bağlı damarların kasılması bazen damar yolu açılmasını zorlaştırmaktadır. Kaygılı hastalarda daha yüksek doz anestezik maddeye ihtiyaç vardır.

Genel anestezi, kontrol kaybı ve çaresizlik korkularını yüksek derecede uyarabilen bir uygulamadır. Bilinci kapalıyken vücuduna başkaları tarafından müdahale edileceği fikri çoğu kişi için korkutucudur. Ameliyathane ortamı ve ameliyat öncesi hazırlanma da bu korkuları büyütür. Bu ortamda uyuyor görünen hastanın bile, başlangıçta etrafta söylenenleri anlayabileceği unutulmamalı, konuşulanlara dikkat edilmelidir.

Cerrahi girişim doğrudan fiziksel tehdit altında hissetme ve bir yaşam krizine neden olur. Bu kriz kanser cerrahisi girişimlerinde en ileri düzeydedir. Alttaki hastalığın (kanser) yarattığı kaygı ve belirsizliklere organ kaybına bağlı endişeler eşlik eder. Safra kesesi, apandisit gibi rutin ameliyatlarda daha az olan kaygı hali, özellikle organ nakli, radikal kanser ameliyatları ve barsak ameliyatlarında ileri ölçüdedir. Bu kaygı alttaki hastalığın niteliğine, kaybedilecek organa, kişi için bu durumun anlam ve önemine ve o organın sembolik anlamına göre değişik düzeylerde olur.

Genel olarak kaygı bozukluğu ve panik atak tanısı alan hastalarımızda ameliyat korkusunu sık görmekteyiz. İyi bir hasta-hekim ilişkisi, yeterli hasta bilgilendirmesi, gevşeme ve gerilimi azaltma egzersizleri ve gerekirse medikal tedavi ile ameliyat öncesi kaygı azaltılabilir. Bu azalma ameliyat sonrası komplikasyonları azaltmakta ve hasta konforunu arttırmaktadır.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al