Panik ve Kaygı Bozukluklarında Beslenme
Anksiyete (kaygı) bozuklukları en sık tanı alan psikiyatrik bozukluklardandır. Yaşam kalitesini en çok bozan bu bozukluklarda nasıl beslenilmeli sorusu gündeme gelmektedir. Kalp-damar hastalıkları, diyabet ve birçok metabolik hastalıkta beslenme oldukça önemli bir yer tutmakta olup bu konuda toplumsal bilinç son yıllarda artma eğilimine girmiştir. Psikiyatrik bozukluklarda ise maalesef böyle bir bilgi birikimi yoktur. Dahası bu konuda yeterli kesinleşmiş araştırma sonucu da bulunmamaktadır. Bu yazıda kısaca Panik ve kaygı bozukluklarında beslenme ile ilgili yapılan araştırmalara kısaca değinmeye çalışacağım.
2009 yılında İskandinav ülkelerinde yapılan bir grup araştırma batı tipi veya modern diyetlerle beslenmenin Anksiyete Bozukluğu riskinin %25-30 artmasıyla ilişkili olduğunu bulmuştur. Aynı araştırma setinde “kolin” ve bu hastalıklar arasında ilişki bulunmuştur. Kolin aminoasitlerin metilasyonunda görev alan vitamin benzeri bir kimyasal yapıdır. En sık tüketilen besinlerde yumurtada bulunmaktadır. Ayrıca dana karaciğeri, somon, nohut, bezelye, tavuk, hindi ve sığır etinde bulunmaktadır.
Son zamanlarda özellikle medyada beyin barsak ilişkisi konusunda demeçler artmaktadır. Bu yüzden odaklanmamız gereken gıdalar fermente gıdalardır. Depresyon için yapılan çalışmalarda fermente gıdaların kullanımı iyi gelmekte, depresyonda görülen kaygılarda azalma olduğu gösterilmiştir. Probiyotiklerin 30 günlük kullanımı ile yapılan bir araştırmada anksiyete değerlerinin düştüğü görülmüştür. 2013 te Amerika ve Fransa’da yapılan bir araştırmada kefir ve yoğurt gibi fermente süt ürünleri verilmiş ve fonksiyonel MR ile değerlendirme yapılmıştır. Fermente gıdaların beyin devrelerinde önemli bir etkiye sahip olduğu bulunan bu araştırmada bedensel duyum ve duyguları işleme alan bazı devreler üzerinde değişiklik yapabileceği öne sürülmüştür. Fermente gıdaların sosyal kaygıyı azalttığını gösteren bir araştırma da 2015 te yayınlanmıştır. Kefir ve yoğurt dışında en önemli fermente gıda grubu turşulardır.
Gıda ve akıl sağlığı üzerine en fazla ilişki kurulan besin maddesi uzun zincirli omega-3 yağlarıdır. 2011 yılında tıp öğrencilerinde yapılan bir araştırmada, tıp öğrencilerinin omega-3 takviyesini aldıktan sonra % 20 daha düşük kaygı seviyesine sahip oldukları bulunmuştur. Yağlı balıklar ve kabuklu deniz ürünleri omega 3 açısından zengindir. Omega 3 kalp-damar sağlığında önerilen desteklerden biridir. İnsan vücudu omega 3 sentezleyemediği için dışardan almak zorundadır.
Önemli tartışma konusu olan maddelerden biri de gluten ve şekerdir. Glutene hassasiyet görülen çölyak hastalığında yapılan bir araştırmada 1 yıl glutensiz diyet verilen çölyak hastalarının başta %72 si anksiyeteli iken bu oran %25 e düşmüştür. İlginç bulgu glütensiz diyet anksiyeteyi azaltırken depresyona bir düzelme sağlamamıştır.
2002 yılında diyebet ve anksiyete ile ilgili yapılan bir meta-analizde (birçok araştırmanın birleştirilmesi ile yapılan analiz) kan şekeri yüksekliği ile anksiyete arasında bağlantı bulunmuştur.
Yukardaki bilgiler araştırma sonuçlarıdır. Kendi şahsi görüşüm ve klinik tecrübeme gelince;
- Genellikle panik bozukluğu olan hastaların düzenli bir beslenme şekillerinin olmadığını görmekteyim.
- Sağlıklı yağdan(trans yağ değil) ve proteinden fakir diyetlerle beslenenlerde yada aç kalanlarda kaygı ve panik yüksek olmaktadır.
- Yapılandırılmış bir yemek planı uygulananlarda kalori alımı daha iyi kontrol edilebilmektedir.
- Iş yerinde uzun zaman geçiren çalışanlar için elma, yoğurt, peynir ve fındık gibi vucudu yormayan sağlıklı ara gıdalar planlanabilir.
- Genel olarak yeşillikler, sebzelere, deniz ürünlerine odaklanan ve işlenmiş, şekerli gıdaları ortadan kaldıran diyetler hastalarımızı daha rahat ettirmektedir.
- İçeceklere gelince; anksiyete ve panik bozukluğunda hastalar kafein duyarlıdır. Bu hastalara sınırlı miktarda kahve öneriyoruz. Demleniş biçimi bakımdan türk çayı koyu ve çok olmamak kaydı ile pek sıkıntı yaratmıyor.
Şahsi kanaatim kola, meşrubat, meyve suyu gibi hazır içeceklerin tüketilmemesinden yanadır.
Kaygı bozukluğu olsun olmasın sağlıklı beslenmeye dikkat etmek herkes için geçerli olan bir toplum sağlığı sorunudur.