Corona Günlerinde Ruh Sağlığı

Yılbaşında Çin’de başlayan, Kore, İtalya ve İran’da ciddi yayılım ve ölüme sebep olan yeni tip Coronavirüs ülkemize de bulaştı. 

Soğuk algınlığı ve grip benzeri belirtilerle başlayan ancak ağır vakalarda pnömoni (zaatüre) yaparak yaşamı tehdit eden bu virüs için Dünya Sağlık Örgütü pandemi olan etti. Virüsün Türkiye de görülmesi ile pandemi ilan edilmesi aynı güne tekabül etmiştir. Virüs bulaşan kişinin ruh sağlığının nasıl etkilenebileceği ve nasıl tedavi edileceği ile ilgili bilgileri vermeye gerek olmaması umuduyla öncelikle virüs ve bulaşma riskinin insanda ne gibi ruhsal değişiklikler yaptığına değinmek istiyorum. 

İnsan zihni yapısı itibari ile dikotomik (iki uçlu) düşünceye eğilimlidir. Bu iki ucu ve bilimsel aklıselimi elden bırakmadan tarif etmeye çalışayım. 

 İlan öncesi evre;

Bize gelmez, bize bir şey olmaz” – “Çok var, saklanıyor” spektrumu

Şüphesiz pandemi eşiğindeki bir enfeksiyonun 80 milyonluk küresel dünya ile entegre olmuş, havaalanı uluslarası hub olan bir ülkeye gelmemesi zor. Genetik olarak farklılığımız tabi ki olmakla beraber tüm dünyadan farklı olduğumuz da yine uçlarda bir görüş oluyor.

Orta Asya’dan göç edip seksen milletle karışmış çok değil 100 yıl önce Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’nın yarısını topraklarına katmış bir imparatorluğun mirasçısı olarak bu kadar izole bir genetik yapımızın olmayacağı aşikar. 

İki gün önce aynı gün içinde Azeri, Balkan, Güneybatı Anadolu, Karadeniz ve Ortadoğu kökenlilerden oluşan bir danışan grubu ile seans yapmış biri olarak izole bir genetik durumdan bahsetmek zor. 

Ruh sağlığımızı korumak için uç düşüncelere savrulmamak gerekiyor. Virüs gelmesin diye ne yapılır, muhtemelen gelecek, geldiğinde ne yaparız ve bununla en az zayiat ile nasıl başa çıkabiliriz şeklinde kaygının oradan oraya savurmadığı bir tutum sergilemek en idealidir. 

İlan evresi;

“Korona bize komaz” – “hepimiz hastalanacağız, çok kişi ölecek” spektrumu 

Bağışıklık sistemi vücudu her türlü enfeksiyon ve yabancı maddelerden koruyan sistemdir. Bağışıklık sisteminin düsük olduğu genetik rahatsızlıklar vardır. Bunun yanında bağışıklık siteminin iyi olmadığı sonradan edinilen durumlarda vardır. Bağışıklık sistemi kötü olan kimselerde en basit bakteri virüs veya mantar bile ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu gibi kimselere “korona komaz” dersek saçmalamış oluruz. Şüphesiz ki en ağır hastalıkların bile bulaşmadığı bulaşsa da hastalık yaratmadığı, kimseler de mevcuttur. Yine bir bilişsel çarpıtma olan “genellleme” yaparsak yanılır önlem almayız. Bu açıdan da optimal noktada kalmak önemlidir. 

Hastalıkla yaşarken bir diğer sıkıntılı durum da önyargılardır. Salgın hastalıklar da önyargılar daha keskin olmaya başlar. Her öksüreni hapşıranı korona enfeksiyonu varmış şeklinde değerlendirmek “önyargı”dır. Örneğin benim ev tozu, küf mantarı ve bazı hayvan epitellerine allerjim vardır. Bunlarla karşılaştığımda önlenemeyen hapşırık krizlerine giriyorum. Laf aramızda Korona virüs kaptığım şeklinde bakışlara kendimi hazırlamaya çalışıyorum. 

Kaygı yaşadığımızda vücudumuzda ne gibi değişikler olur? 

Vücut stres hormonları salgılar, bu stres hormonlarının en önemlileri Hipotalamus-Hipofiz bezi ve böbrek üstü bezinden salgılanan kortizol ve adrenalindir. Bu hormonlar in etkinliği çok hassastır. Salınmazsa kötü, az salınırsa iyi (güçlendirici), çok salınırsa kötü şeklinde özetleyebiliriz. Çok salınması bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği için bizi enfeksiyonlara maruz bırakır. Basit bir örnek vermek gerekirse dudağımızdaki uçuk bir virüs enfeksiyonudur. Virüs bağışıklık güçlü iken uyur bağışıklık bozulunca çıkar. O yüzden insanlar stres olduklarında uçuk çıkarırlar. Bunun bir diğer örneği de Zona’dır. Korona örneğimize geri dönecek olursak virüsten çok korkarsak bağışıklık bozulur ve virüse karşı güçsüz oluruz. 

İki uçlu düşünce modelinin getirdiği nokta ne oldu? Bize bir şey olmaz mantığı önlem aldırmaz virüs gelir, yandık bittik mantığı ile korkarsak bağışıklık sistemi bozulur yine virüs gelir. Geleneksel söylemle belirtecek olursak ifrat ile tefritten uzak durmamızın gerektiği günler yaşıyoruz.

Madem bir pandemi yaşıyoruz geçmiş pandemilerde ne olmuş ona bakalım. Pandemilerde

•Sosyal hayat bozulur

•Eğitim aksar

•Ekonomi bozulur

•Borsa çöker

•Geleceği öngörmek güçleşir

•Yatırımlar aksar

•Belirsizlik artar

•Ruhsal bozukluklar artar

•özellikle kaygı obsesyon ve depresyon artar panik ataklar sıklaşır.

Virüs hiç şehrimize gelmese bile bu yukarıdakiler ruh sağlığını bozmak için yeterli nedenlerdir.

Peki ne yapacağız? Ne yapmamız mantıklı?

1) Günlerdir medyada anlatılan bulaş önleyici genel hijyen ve bulaş yollarının engellenmesi önlemlerini almak

2)Yukarıda tariflediğim spektrumun uçlarında olmayıp itidal ve aklıselimin galip geldiği şekilde düşünmeli/davranmalı

3) Daha önceden tanı konulmuş ruhsal bir rahatsızlık varsa tedavisini aksatmamak önemlidir.

4) Hastalık semptomlarını yaşıyorsak bile moralimizi bozmadan tedavi için gerekenler yapılmalı

5) Kaygı fazlaysa ruhsal destek almalı

Bu salgının en kısa zamanda kimsenin zarar görmeden bitmesini dilerim.

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al