Vitiligo ve Psikiyatri

Halk arasında ala, alaca gibi isimlerle nitelendirilen vitiligo ve ruh sağlığı ilişkisini bu yazımda ele almak istedim. Öncelikle vitiligonun ne olduğundan bahsedip sonra psikiyatri ile ilişkisine değineceğim.

Vitiligo melanosit yıkımı ile seyreden lokal ya da yaygın beyaz lekelerle (depigmente maküllerle) karakterize kronik seyirli bir pigmentasyon bozukluğudur.

Vitiligonun toplumda görülme sıklığı %1-2 arasındadır. En sık 10-30 yaşları arasında başlamaktadır. Vitiligo otoimmun ve endokrin hastalıklarla sık birliktelik göstermektedir.

Vitiligonun nedeni henüz aydınlatılamamıştır. Hastaların %25-30’unda aile öyküsü bulunmaktadır. Belirgin stres oluşturan önemli yaşam olayları, fiziksel yaralanmalar ve güneşe maruz kalma ile vitiligonun başlangıcının ilişkili olduğu düşünülmektedir.

Vitiligo lekeleri birkaç milimetre olabileceği gibi çok büyük boyutlarda da olabilen, yuvarlak, oval ya da düzensiz şekilli, keskin sınırlı, süt beyazı ya da tebeşir beyazı renginde lezyonlardır. Renk değişikliği dışında belirti bulunmamaktadır. Tek bir leke olabileceği gibi yüzlerce de görülebilir. Ani olarak ortaya çıkabilir ya da yavaş bir ilerleme gösterebilir. Vitiligoda en sık görülen tutulum bölgeleri, normalde hiperpigmente olan yüz, el sırtları, meme başları, koltukaltı, göbek, kalça, kasık ve anogenital bölgelerdir.

Vitiligonun nedenine yönelik etkin bir tedavisi henüz bulunmamaktadır. Uygulanmakta olan tedaviler uzun süreli izlem gerektirir ve yanıt genel olarak tatmin edici değildir. Bu nedenle, hastalara vitiligonun yapısı, gidişatı ve tedavi seçenekleri ile ilgili bilgi verilmelidir.

Vitiligo tedavisinde ulaşılabilecek başarı, hastalığın yaygınlığına, deri rengine, hastanın yaşına, seçilecek tedaviye ve tedavi sürelerine bağlı olarak değişebilmektedir. Tedavide öncelikle hastanın genel sağlığını bozan bir hastalığı varsa müdahale edilmeli ve hastanın beslenmesi düzenlenmelidir. Altta yatan olası endokrin ve otoimmun hastalıklar araştırılmalıdır. Vitiligoda tedavi yaklaşımı şu şekilde özetlenebilir:
1-Genel sağlık ve beslenme durumunun düzeltilmesi ve bu konudaki endişelerin giderilmesi
2- Altta yatan şüpheli faktör ya da faktörlerin ortadan kaldırılması; Diyabet ve hipotiroidi gibi hormonal bozuklukların düzeltilemesi, diğer otoimmün bozuklukların kontrolü, varsa eşlik eden enfeksiyonun ortadan kaldırılması

3- Spesifik tedaviler: lokal veya sistemik kullanılan ilaçlar, fototerapi, cerrahi tedavi, lazerler

Bakır, vitamin B12, folik asit, çinko, manganez, nikel, kobalt, kalsiyum, demir, C vitamini ve E vitaminin pigmentasyon sürecini etkileyebileceği bildirilmiştir.

Vitiligonun klinik seyrini önceden tahmin etmek zordur. Lezyonlar kısa sürede kendiliğinden kaybolabileceği gibi birkaç hafta içinde total depigmentasyona da gidebilir. Genel olarak, vitiligo maküllerinde büyüme ve yeni makül oluşumu hastalığın doğal seyridir.

Vitiligonun ruh sağlığı ile ilişkisi
Deri, vücudun çevre tarafından en fazla görülen olan ve dış görünümümüzü şekillendiren organıdır. Dış görünümümüz insanlar tarafından nasıl algılandığımız açısından önemli bir belirleyiciliğe sahiptir. Deri hastalıkları dış görünümü belirgin oranda bozabilmekte ve sosyal yaşantıyı, psikolojik durumu ve günlük işlevselliği olumsuz etkileyebilmektedir. Deride var olan lezyonlar utanma, çekingenlik, anksiyete gibi duygular uyandırabilmekte, hatta psikiyatrik bozukluklara yol açabilmektedir. Öte yandan stresin psikosomatik mekanizmalar aracılığı ile ürtiker, atopik dermatit, alopesia areata, psöriazis, akne vulgaris ve vitiligo gibi dermatolojik hastalıklara yol açabileceği düşünülmektedir.

Deri ile merkezi sinir sistemi embriyolojik gelişimden itibaren sıkı bir ilişki içerisindedir. Günlük yaşamda da duygu durumumuzu cildimiz kızarma ve terleme gibi belirtiler vererek dışarı yansıtmaktadır.

Deride ve merkezi sinir siteminde aynı hormonlar, nörotransmitterler ve nöropeptidlerin işlev gördüğü görülmektedir. Stresin nöroendokrin hormonların düzeyini etkileyebileceği, nöropeptid ve nörotransmitterlerin düzeyini değiştirebileceği öne sürülmektedir. Bu bağlamda otonomik sinir sistemi aracılığıyla deride nöropeptidlerin salınımı stimüle edilebilir.
Vitiligolu hastaların deri biyopsisinde nöropeptidlerin ve “nöronal marker”ların aktivitesinin arttığı saptanmıştır. Özellikle segmental vitiligo dışındaki vitiligo türlerinde hastalığın başlangıç döneminde dolaşımdaki noradrenalin seviyesinin yüksek olduğunun bulunmuş olması strese bağlı katekolaminerjik sistem aktivasyonu ile vitiligo alevlenmesi arasında ilişki olduğu kuramını desteklemektedir.

Vitiligolu hastalarda beden algısı olumsuz etkilenmekte, kendilik saygısı düşmekte ve sosyal izolasyon ortaya çıkabilmektedir. Hastalar sıklıkla kendilerini damgalanmış olarak algılamaktadır. Vitiligolu hastalarda psikiyatrik bozukluk oranları batı ülkelerinde %25-30 aralığında bulunurken, Hindistan gibi ağırlıklı olarak koyu tenli insanların yaşadığı ülkelerde %56 ile %75 arasında oranlar bildirilmektedir. Anksiyete bozuklukları, distimi, depresyon, intihara eğilim, cinsel işlevlerde bozulma sık gözlenen sorunlar arasındadır. Cinsel organlarda görülen vitiligo cinsel hayatı olumsuz etkilemektedir. Ayrıca stresli yaşam olaylarının vitiligo başlangıcı ve alevlenmesi üzerine etkisinin olduğu bildirilmektedir. Duygu ve düşünce algılama ve ifade etme sürecindeki bozukluk olarak nitelendirdiğimiz Aleksitimi varlığı, güvensiz bağlanmanın ve yetersiz sosyal desteğin de vitiligoya yatkınlık oluşturduğu gösterilmiştir. Aleksitimi hakkında daha geniş bilgi için

linkine göz atabilirsiniz.

Vitiligo yaşam kalitesi üzerine de olumsuz etki yapmakta ve bu etkilenme hastalığın yaygınlığı ve dış görünüşte yaptığı bozulmanın şiddetinden çok, vitiligoya bağlı olarak gelişen psikososyal etkilenme ile ilişkili olmaktadır. Benlik saygısındaki azalma ve damgalanma algısının şiddeti ile genç yaşta yaşam kalitesini daha fazla etkiler.

Vitiligonun günlük yaşam olaylarının ortaya çıkardığı stres ile de ilişkili olabileceği öne sürülmektedir. Hastalara sorduğumuzda vitiligonun çıkışından önce iş kaybı, eş kaybı, maddi sıkıntılar, bir yakının ölümü veya hastalığı gibi yaşam olayları gözlenmektedir. Belirgin bir travması bulunmayan hastalarda genellikle gelecekteki belirsizlikle ilgili yoğun tekrarlayan düşüncelerle karakterize bir dönem saptayabiliyoruz.  Bu stres durumları sadece başlangıçla ilişkili değil alevlenme ve yaygınlığın artmasına da neden olabilmektedir.

Etkili bir ruhsal tedavi verildiğinde vitiligonun en azından ilerlemesi durdurulabilmektedir. Eğer yeni başlamışsa belirtilerin geriye gitme olasılığı da bulunmaktadır. Vitiligonun başlangıç evresinde psikoterapiyi de içeren etkili Psikiyatrik müdahale gidişatı olumlu etkilemektedir. Dermatologların hastayı ruhsal destek alma konusunda motive etmeleri önemlidir. 

DR.Sabri Burhanoğlu - Randevu Al